Merhaba değerli okur; Bugün çok değerli ve herkesin en az bir kez okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitapla karşınızdayım. Zaman kavramı ve bu kavramı sorgulatan zihinsel evrim süreci her zaman ilgimi çeken konulardan biri olmuştur. Zaman nedir? Ne olduğu bilinemeyecek kadar soyut bir kavram dolayısıyla algılanması çok güç. Çoğu zaman nasıl geçtiğini bile anlayamazsınız. Oturup kuzeninizle sonsuza dek sürecekmiş gibi Beş Taş oynarken bir bakıyorsunuz ertesi gün işe geç kalmamak için son 5 dakika koşarak otobüs yakalamaya çalışıyorsunuz. Arada geçen zaman su gibi akar ve kısık ateşte yanan kurbağa misali fark bile etmezsiniz. "Eh bunda ne var? hayat zaten bu değil mi?" sorusunu duyar gibiyim;evet,teknik olarak öyle fakat aradaki o "boşluğu" nasıl doldurduğunuz özetle süreci değerlendirme şekliniz o hayata yön verir, değer katar. Aslında zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmamak herkesin sahip olmadığı bir nimettir. Gerçek ıstırap,farkında olup beklemek zoruda kalmaktır. Ölümü beklemek,sonunda yaşayabilmeyi beklemek,o "anı" beklemek...beklemek zorunda olmak. İşte bu bekleyişi,bu ıstırabı,intizarın mahkum ettiği bu çaresizliği çok güzel tasvir etmiştir Tatar Çölü. Hikaye genç teğmen Giovanni Drogo'nun ilk görev yeri olarak Bastiani Kalesi'ne tayin edilmesiyle başlar. Uzun boylu kalmak istemediği bu sınır bölgesinde geçirdiği seneler boyunca beklediği o "an" bir türlü gelmez,zamanla sesi ihtiyar sesine dönüşür. Varoluşun anlamsızlığı ve hayatın durağan ritmi boylu boyunca serilir önüne. İtalyan yazar Dino Buzzati'nin başyapıtı olan bu eser sizi düşündürecek,mantığınızı sorugulatacak. "On beş yıl teğmenim,on beş lanet olası yıldır burada ve hâlâ o bilinen hikâyeyi anlatıp duruyor: Ben geçici olarak buradayım,her an gidebilirim... "

Image placeholder

Bu Bloga Yapılan Yorumlar

  • Image placeholder

    Ömer Öner

    08-Şub-2025

    Değerli yazarımıza bu güzel anlamlı yazıları için teşekkürlerimizi iletiyorum.

Bir Yorum Yazın