Teoman’ın 2005 yılında yayımladığı “En Güzel Hikayem” albümünün belki de en çok iz bırakan şarkılarından biri olan “Kupa Kızı ve Sinek Valesi”, adını duyduğunuz anda bile insanın zihninde eski bir iskambil destesinin, solmuş kartların ve kırık dökük bir masanın üzerinde oynanan, sonucunun baştan belli olduğu bir aşk oyununu canlandırır; şarkı boyunca adeta bir film karesi gibi akan bu hikâyede Teoman, klasik aşk şarkılarının ötesine geçerek, iki kayıp ruhun şehir sokaklarında birbirini bulup aynı karanlıkta kaybolmasını anlatır ve kupa kızının tutkulu, kan kırmızısı ihtirasına karşılık sinek valesinin serinkanlı, köşeye çekilmiş, kaybetmeyi baştan kabullenmiş hali, bu oyunun hiçbir zaman adil olmadığını gösterir, çünkü burada ne kazanan vardır ne de kaybeden, sadece zamanla birbirine benzeyen iki yorgun insanın birbirinde tükenme çabası vardır; Teoman bu şarkısıyla dinleyicisini, içinden çıkamadığı duyguların, yarım kalmış cümlelerin ve sabaha karşı eve dönerken paltosunun cebinde unuttuğu sigara paketinin soğukluğunda dolaştırırken, bir yandan da geçmişin izlerini bugüne taşıyan bir anlatıcı gibi sözlerin arasına saklanmış hayat kırıntılarını önümüze serer, “Kupa Kızı ve Sinek Valesi” sadece iki kişinin yaşadığı bir aşkı anlatmaz, aynı zamanda hepimizin bir dönem yaşadığı, kaybolduğu, yanlış zamanlarda doğru sandığı insanların hikayesini de dillendirir ve tam da bu yüzden Teoman’ın o puslu, biraz umursamaz ama bir o kadar da kırılgan sesiyle birleşen melodisi, insanı çocuklukta kalan yağmurlu sokaklara, unutulmuş apartman merdivenlerine, sabahlara kadar sürmüş sessiz kavgaların gölgesine götürür; bu şarkı dinlenirken zihnin bir köşesinde mutlaka bir eski sevgili belirir, belki adını bile anmak istemediğiniz ama içinizde bir yerlerde hâlâ hatırlanan o kişi, kupa kızı olur, siz sinek valesi olursunuz ya da tam tersi, çünkü Teoman burada rollerin sabit olmadığını, her aşkın kendi içinde dönüşen bir dinamizmi olduğunu anlatırken, aynı zamanda insanın kendine bile itiraf edemediği zaaflarını da ortaya döker ve bunu öyle incelikli yapar ki, bir bakmışsınız sıradan bir aşk şarkısı dinlemek için açtığınız bu şarkı, sizi yıllardır elleyemediğiniz anıların arasına sürüklemiş, tozlu bir kutunun kapağını açmış, hiç beklemediğiniz bir anda gecenin köründe eski defterleri karıştırırken buluvermişsiniz kendinizi; belki de bu yüzden “Kupa Kızı ve Sinek Valesi” zaman geçse de unutulmayan, her dinleyişte başka bir yara yerine dokunan, her sözünde ayrı bir hikâye gizleyen, kaybetmenin bile romantik bir tarafı olduğunu fısıldayan, şehrin arka sokaklarında kaybolmuş, sabaha karşı bir yerde birbirine sarılıp unutmaya çalışan ama aslında sadece daha çok hatırlayan iki insanın sonsuz döngüsünü anlatan ve içimizde bir yerlerde hep eksik kalan parçayı bulmak için tekrar tekrar açılan bir şarkı olarak kalır; çünkü belki de hayat gerçekten de büyük bir iskambil destesi, bizlerse elimizdeki kartları ne kadar iyi oynarsak oynayalım, sonunda birbirimize kaybetmeye programlı, yorgun yüzlerle bakmaya devam eden kupa kızları ve sinek valeleriyiz.

Bir Yorum Yazın